dizi, film ve kahve bağımlılığım var. aynı anda 20 tane dizi izlemek insanı çok asosyal hissettiriyor.

edit: gerçekten bağımlı olduğumu hissediyorum. dizilerin yeni bölümü çıktığında eve kadar sabredemiyorum mesela otobüste, metroda bile izliyorum. yarın sınavım mı var? önce dizilerimin yeni bölümleri... ne olacak bizim bu halimiz?

@istenmeyen evlat, ciddi ciddi dizi bağımlısı mısın? 3 gün izlemesen mesela rahatsız hissediyo musun? ne bileyim dizi veya film yüzünden günlük işlerini aksatıyo musun? yapmayı sevdiğiniz, sürekli yaptığınız şeyleri sormuyorum. gerçekten bağımlı olduğunuz, hayatınızı etkileyen şeyleri soruyorum. bu duyuruda göte göt diyoruz plz

internet ve seks.

not: şöyle bir baktım da, kola sigara çay alkol bağımlılığım olmadığı için şanslı saydım kendimi.

İnternet.
Zamanında neredeyse 20 saat falan takılıyordum
bilgisayar a aşırı eğilimli biriyim oyun oynamıyorum ama Program dilidir ne bileyim üç beş programdır falan onlarda baya ilerlemiştim

Nivea lipstick yeni ürünü görsem hemen alırım 20 tane falan var evde.

Kalem ve kağıt koleksiyonum var beğendiğim kağıt varsa direkt alırım kalemde.

Başka bilemedim.

Ha bi de eski sevgiliden kalan hediyeler falan da atmam ya da arkadaştan gelen hediyeleri.

İlk aldigim mektup da duruyor bana platonik olanın aldığı hediye de.

Çikolata olmazsa olmazım sınav dönemi mesela beynim duruyor bi ısırık beni kendime getiriyor yada iki gün uyumasam beni bi ısırık çikolata kendime getirir. Falan

Maddesel olarak böyle annem ve kardeşlerim den de vazgeçemem. Ne kadar birbirimizi yesek de.

Kola
Sosyal medya

çikolata.

hayret! herkes sigarayi birakti mi lan niye haber vermiyonuz

Fastfood ve abur cubur başlığını bile açtım. utanma evresini atlattim kabul etme evresindeyim.

1- bilgisayarım. bilgisayarımla arama girmeye çalışan birisini hayatımdan çıkartabilirim ki daha geçen yaptım.

2- sigara. zamanında en yakınlarımı bile kandırdım bıraktım diye ama aslında içiyordum hep :(

samimi olmayalım boku çıkıyor.
ben günde iki demlik çay içerim. olayım bu.

-öncelikli olarak sigara.

-online başta olmak üzere internet yoksa bile kesinlikle bi oyun. pc olur telefon olur tablet olur bi şeyle sürekli oynama. (hiç olmadı küçük joe)

internet + battlefield 3. şimdi baktım battlelog profilime 1400 saat oynamışım. :((

Britanya'nın köpeği olduğum için tabii ki sütlü çay.

Müzik. Dinlemeyince sinirleniyorum bi süre sonra.

sigara, çikolata, öğrenme, yalnızlık, bir ara 4 5 sene önce sözlük bagımlısıydım artık az giriyorum.

İnternet,spor ve hedef bağımlısıyım.

2-3 gün spora gidemezsem içim içimi yiyor, evde şınav falan çekmeye başlıyorum. Spora gitmek için ektiğim hatunlardan harem kurardım şimdiye.

İnterneti zaten anlatmaya gerek yok amk, evde internet kopunca öte berimi alıp wifi kullanmak için starbucksa oturduğum az değildir.

Alışveriş de var diyebiliriz. Yani tipik böyle avm'den çıkmayan hatunlar kadar değilim ama cebimde para olduğu zaman batıyor biraz.

Neyse hedef bağımlılığı da şu: hayatım düzene girdiği zaman kuduruyorum. Sürekli elde etmek için çabalayacağım bir hedef olmalı önümde.

World of Warcraft bağımlısıydım. Her gün 8-10 saat Allah ne verirse. İş başlayınca bırakmak zorunda kaldım. Sabahlara kadar oynayıp işe giderek fazla yürümedi, fiziksel sınırı zorlayınca bitti.

-Abur cubut, fast food türevleri. Basit şeker içeren dandik her türlü yiyecek. Çabalamama rağmen bırakamıyorum
-defter. Küçük büyük, renkli, deri vs farketmiyor. Gördüğümde almadan duramıyorum
-el kremi. Her markanın neredeyse her çeşidi var diyebilirim.
-ve tabiki internet

Kola bagimlisiydim, simdi degilim. Duyuru bagimliligi da var biraz ama kabul edilebilir seviyede. Onun disinda kayda deger birsey gelmedi aklima.
He bir de jelibon bagimliligi vardi eskiden.

tırnak kemiriyom kendimi bildim bileli. allah kahretmesin ya.

inanılmaz çay ve kahve bağımlısıyım. sigarayı saymıyorum bile. onun dışında sosyalleşmeden yapamıyorum. gır gır, kahkaha bağımlılığı diyebiliriz. ayna karşısında kendimi izleme bağımlılığım var bir de.

açık hava bağımlısıyım. evden çıkmadan iki gün dursam bunalıma girerim. yürüyüş yapmam şart.
internet bağımlısı olduğumu söyleyebilirim ama işlerimi aksatmıyor.
okuma bağımlısıyım bir de. internetin başına oturup yaptığım şeyler hep okuma cinsinden. tumblr'm var. ilgili olduğum sanat dallarında yapılmış çalışmaları izleyebileceğim fotoğraflar var. ya epeydir izlemek istediğim film var diyelim. ben Twitter, duyuru derken bir türlü bu dediklerimi açamıyorum. okumak iptila.

İnternet +1 ve deli gibi stalklıyorum önüme geleni kim olduğu önemli değil asjhshs instagramda isimden isime zıplarken saatler geçiyor fark bile etmiyorum.

internet + porn, sigara

-cod 2 ve age of empires 2 multiplayer bağımlısıyım.(aslında 4 kişilik bir arkadaş grubu olarak bağımlısıyız)

-kırtasiye ürünleri bağımlısıydım, 2 senedir temizim.

-okuduğum bölümle alakalı kitap satın alma bağımlısıyım, bu bana aşırı pahalıya mal oluyor.

-son zamanlarda parfümlere sardım, umuyorum ki bunun bağımlısı olmam, olursam sıçtım. (birkaç haftadır sabahtan akşama kadar parfüm forumlarını talan ediyorum ve neredeyse her gün parfümeriye gidiyorum)

-farklı şeyler deneme bağımlısıyım, hiçbir zaman herhangi bir şeyde "tamam artık hep bu" diyemedim, aklına ne gelirse; mesela bir şampuanı veya duş jelini çok beğeniyorum, ama 1 hafta sonra daha egzantrik bir şey görünce rafta onu da alıp denemek istiyorum.

-son olarak, hız bağımlısıyım. allah kahretsin ki bu konuda ne yapıp nasıl aşabileceğimi bilmiyorum. kullandığım araç bana ait de değil, trafik olmadan önümde boş yol görünce basıyorum da basıyorum, sadece gece yapıyorum bunu. kesin trafik kazasından öleceğim, allah kahretsin.

Legal kitabevi - kadıköy

baro satıyor hem adliyelerde hem de taksim'deki genel merkezinde. 100 tl civarında kaliteliler.

www.mathmazeil.com adresinde satılıyor. ipek kaşmir standart hepsi var diye biliyorum. Yerleri kadıköyde. Gidip de alabilirsin.

kadıköyde rıhtımdaki balonun(balon cafenin) oralardan
taksimde akm nin önünde biraz ilerden diye biliyorum.

taksim'de akm'nin yanından kalkıyor, gezi parkı'nın olduğu yanından diğer yandan değil.

Fuck off?

"I'll say f*ck off" :)

"i'll get you the fuck out of my life" diyebilirsin misal.

my way or highway

böyle yapmassan fuck off then.

My way or highway en mantıklısı bence de.

erkekse fuck u up kullan
ıf you do thıs anymore ı ll fuck u up de.

zıbar

bahariye caddesindne yukarıya cıakrken 2. sağdan girin 100 metre aşşada sağdaki bara dalın.

fiyatları da yazın da kıyaslayalım dostlar

4-5 liraya bira yok dostum min. 8 lira antikacılar sokağında vardı bi yer

tam bar değil ama nazım hikmet'te bira servisi başladı, gördüğüm en ucuz orasıydı, 30'luk 7.5 falan. Bir de tabii iskelede birahaneler var da onlar pek sayılmaz sanırım.

Rock n rolla, 30luk bira 5 lira.

Lindt.

şüphesiz çok daha güzellerini yemişimdir ama milka mjoy bademlinin çok farklı anıları var bende. onun kadar zevk veren başka çikolata yemedim o yüzden.

tadelle

Lindt'in karamelli & deniz tuzlu çikolatası.
www.chocolate.lindt.com

Atıştırmalıklardan: Ferrero Rocher ve Raffaello +1

Artisan du Chocolat - Deniz tuzlu karamelli

Neuhaus pralinleri.

Çikolata manyağı arkadaşa sordum, o da Sagra burgu çikolatası diyor. (o çocukken varmış)

Tadelle 2000

kinder bueno.

çarşıda satılan olarak after eight. özel yapılan olarak ise j'adore'daki çikolatalı pastanın içindeki çikolatalar. hoş, oradaki bütün çikolata çeşitleri süper ya.

beyler buono premium'u tatmayan çikolata yedim demesin. galeri12.uludagsozluk.com

sözlükçü arkadaşlar da müptelası olmuş bak eksisozluk.com

Bolçi. bitter olanı.

Bruksel chocopolis'in el yapımı çikolatalarıydı, bu sene tekrar gittim çok bozmuşlar. Eski tadı yok. Jadore'un çikolataları da güzeldi sahiden.

milka beyaz

Ovomaltine tablet cikolata hali ve raffaello.

tadelle king size

milka 3 tat

lila pause ama ballı olan. üretimine yıllar önce son verildi. ya da tr'de yok bilmiyorum.

Yemedim o cikolatayi.

en güzeli mi bilmem de "şölen octavia" çok fenaydı :(
bayramda almış bizimkiler, bir iki derken koca paketi bitirmiş halde buldum kendimi.
o yüzden "şölen ne yea" demiyoruz ve yiyip mutluluktan ağlamaya başlıyoruz.

Knussnacker

ülker sütlü çikolata + leonidas (ayrımsız hepsi)

guylian,bana göre godiva dan çok daha iyi.

1. rafaelo ve milkanın üzüm kapı çikolatası..

schogetten
milka lila puase

Bu biraz zevk meselesi tabi, benim en sevdigim toblerone.

Guylian - Deniz kabuğu şeklinde olanlar
www.lovemarks.com

vakko çikolatası

Green Dream diye bir markanın yaban mersinli çikolatası: organikanne.files.wordpress.com

ferrero duplo

www.mtnero.com

ritter sport marzipan

lindt'in acılı ve narlı olanı, bir de çocukken yediğim ve bir daha internette bile bulamadığım milka'nın yoğurtlu limonlu alman çikolatası.

imkanın o kadarsa alınır bence
ama tipsiz.

toyota starlet bak, tavsiye ederim.

11-12 verilip twingo alinmaz.clio al.hem daha gecer akce bir arabadir hem parcasi ucuzdur.

ben almazdım. clio +1. tam acemilik atma arabası.

@basond tip çok da önemli değil ya. önden arkadan iyi hatta. yandan biraz kötü. en büyük derdi tip olsun.

@battal gemalmaz starlet baktım da hiçbir donanımı yok. hidrolik direksiyon bile yok. twingo donanım açısından süper.

@cizgilipijama clio hatchback iyi de, o fiyata temiz clio yok maalesef. 15 üstü genelde.

@minik donut canavari tigra'nın motoru 1.6 hep. çok yakar. lpg'ye de antipatim var nedense.

donut travesti arabasi demek istedi :)

ben bir kere bindim içine gayet ferahtı dıştan görünüşüne göre.

tigra'ya öyle diyorlar da 2 gündür araştırıyorum twingo'yu bunu şimdi duydum. bence yoktur öyle bir itibarı :)

alanlar baya memnun, sözlükte birçok örneği var. ben de bir ara almayı düşündüm ama alamadım, durumum yoktu :D

4 yıl kullandım, Ankara'da hem de, ilk arabamdı.

98 modeldi, 95.000'de aldım, 130.000'de sattım.

Üstü açılan modelleri güzel de olsa Ankara için uygun değil. Eski olduğu için, tentesi sağlam araba bulmak zor. Karı kışı çok olan bir şehirde eski tente yağışta çok sıkıntı çıkarır, kışın arabayı ısıtmak da zorlaşır.

Twingo donanım açısından yaşına göre tatminkar bir araba; elektrik takviyeli hidrolik direksiyon çok yumuşak olur, özellikle parkederken. Sürücü hava yastığı, elektrikli cam ve aynalar, klima.

İç hacmi çok çok iyidir, hele arka koltukları yatırıp ayak boşluğuna koyunca ev taşınır, taşıdım :)

Yakıt değeri çok iyi, motor hacmi ve yaştan dolayı vergi çok az.

Şehir içinde park sorunu yaşatmaz, sakin kullanımda üzmez, uzun yolda biraz yorucu, araç çok hafif, 815 kg idi yanlış hatırlamıyorsam, özellikle rüzgarda ve büyük araç geçişlerinde savruluyor.

Kronik bazı problemleri var;
-ön kapı camları düşer, içe doğru yani, kapı çok büyük olduğu için camlar da hayli büyük, araç da eski olunca içteki mekanizma sert kapamalarda koyveriyor.

-yetkili servisinde bile parçası bulunmaz, bekletirler, clio olsa 1 lira vereceğiniz parça için 5 lira alırlar.

-sanayide yaptırabilmek için birini bulmanız zor, bilinen bir araç değil, bilmeyen adamların eline düşüp sağına soluna zarar verdirdim hep.

-9.250 liraya almıştım 2005'te, 2009'da 6 ay bekledikten sonra 7.200'e sattım zorla. 5.000 veririm dese 4.000 ver senin olsun modundaydım.

Çok güzel araba gerçekten, hala keyifle anıyorum ama yaşlı bir modelin bakımı zor, çünkü yaygın değil, bunları göze alarak almalı.

Yeniyseniz tavsiyem, piyasada daha çok bulunan bir araç almanız, yine hatchback bir araç alın, mümkünse 4 kapılı olsun ve parçası ucuz olsun; çünkü istemeseniz de sürekli değiştirilmesi gereken parçalar olacak.

Bu tip radikal tasarımlı, kısıtlı kitleye hitap eden araçları ileride bütçeniz geniş olduğunda, sıfır ya da az kullanılmış almanız daha iyi olur. Her ne kadar iyi araçlar olsalar da bu ülkede pazarı yok.

Renault Clio, Opel Corsa gibi araçlar daha iyi bir seçim olabilir şu durumda.

Güvenli ve keyifli yolculuklar dilerim şimdiden.

Bende 2002 modeli var gecen sene eylul de 11 500 e aldim.

Alirken 2 tane ustaya gosterdim.500 lira masrafi var dediler,

Ondan baska masraf cikmadi.

Ben istanbuldayim ve burasi icin oldukca uygun bir araba 0.27 kurus yakiyor km de fakat daha dusuk modeller daha az yakiyor,resmen sacmalik ben daha az yakar mantigi ile modeli yuksek araba aldim basima gelenlere bak.

Bu arabanin turkiyedeki en iyi ustasi da istanbul/cengelkoy de osman usta kendisinin de twingosu var

Twingofanclub var oraya bak hatta balbazar diye bir isim verdikleri araba var ben olsam onu alirdim.

Foruma takil arastir aklindaki sorularin cevabini bulursun

Migren olabilir. Sinüzit değil sanırım. Karanlıkta geçiyor. Ayakparmağına iğne batırmak gibi alternatif bir sürü öneriler var da işe yarıyor mu bilmiyorum.

Kafanı arkaya öne sonuna kadar eğebiliyor musun, eğmeni engelleyen sinüs boşalmaları filan varsa sinüzittir.

Sinuzit olduğunu pek sanmıyorum, scuba diving yapıyorum, sinüzit olsa orada anlardım ki burnum açık kafamı hareket ettirmede problem yok.

geçmiş olsun. şöyle bir şey var: (bkz: küme baş ağrısı)

migrendir büyük ihtimalle, bende de var ve geldiği zaman hiçbir şekilde geçmiyor. ilaç içince de geçmiyor. televizyon, telefon, herhangi bir lambadan gelen ışık, ses; bunların hepsi o kadar ağrıtıyor ki, sanki böyle kafam balyozla vuruyorlarmış gibi, inanılmaz bir zonklama.

yaptığım şey, kapkaranlık ve hiç ses olmayan bir odada dana gibi hiçbir şey yapmadan yatmak. geçirmiyor ama ağrıyı biraz olsun azaltıyor.

Bulanti da oluyor mu?
Ben de vardi: (git: 828254)
Edit: Yani hala var:)

benim de var. aç kalırsam ve strese bağlı ortaya çıkıyor.
şu işe yarıyor:

www.eczanemizde.com

bir de uyku bantı takıyorum 0 ışık için.

ayda bir veya iki kez gün boyu süren baş ağrısı normal migren denmez bence.

Kume tipi bas agrisina oldukca benziyor bu agri. Her agri kesici karacigeri yaglandirmaz, alternatif ilaclar kullanabilirsiniz. Onun icin de norolojiye gitmek gerekir.

ayrica migren hem lokasyon hem de diger bazi ozellikleriyle tarif edilenden farklidir, migren oldugunu zannetmiyorum.

sheldon. sürekli bozasım gelirdi.

phoebe. uu neler yapmazdık ki.

bi de joey :D

diğerleri yazınca aklıma geldi. peter bishopa çok fena kafa tutardım. olivianın dedikodusunu yapardım :D

doğru lan ismail abi!

earl (my name is earl) iyi içiyo

Hicbiriyle.

frank reynolds. kendisi zaten rol modelimdir.

walter bishop, çünkü çok şirinnnnnnn :)))

medcezir'deki seilm. çünkü bana öle abilik eden biri olsun isterdim.

Barney stinson. Adam tam bir bro çünkü.

Rust Cohle (true detective) - Değişik gizemli bi tip, çok ilgimi çekerdi kesin, asla sıkılmazdım.

bi de tabisi the doctor!

regular show'daki pops ile. çok seviyorum onu. kendi dünyasında yaşıyor. iyi niyetli. koca kafalı. pembe.

animasyon dışı da söyliyim: larry david'in kendi dizisindeki (curb your enthusiasm) "karakter olan" larry david.

bir gruba dahil olmak istesem o grup da it's always sunny in philadelphia grubu olurdu.

bir aileye dahil olmak istesem o aile de frasier'ın ailesi olurdu.

rustin cohle.

bir de lise defteri'ndeki mehmet.

fringe - walter bishop.

person interest - harold finch.

person of interest - root.

The Big Bang Theory'deki Amy Farrah Fowler ile. Bayılıyorum hatuna. İnek inek takılırdık.

Joey tribbiani +1
Herhalde cok sabir gerektirirdi ama o derece iyi niyetli biri ile dost olmak da cok farkli olurdu.

jesse pinkman (breaking bad)
earl(my name is earl)

açıklamaya gerek yok bence

suits -donna, akıl fikir versin die

dexter.

bağzı şerefsiz politikacılar ve troller ile ilgili güzel planlarım var.

phoebe, çünkü davranışları ve yaklaşımıyla aşık olunacak kadın

Charlie Pace, overdose olurduk beraber.

Bernard Black, müşteri falan kovalar, kitaplar yazardık.

Tyron Lannister, uuuu.

Bi kişi de lorne malvo dememiş :(

kendi duyuruma cevap veriyim bari. öncelikle himym'cılar, canlarım benim. lily gibi bir arkadaşım olsun isterdim. hayat dolu lan. @Aerdem'in lorne malvo cevabı sandalyeden düşürdü sağolsun. yalnız biriniz de çıkıp jack bauer dememiş. reisi unuttunuz mu lan?

e: tyrion lannister'ı unutmuşum.

gregory house diyorum. birbirimize ihtiyacımız var.

Herkes yabancı dizilerden söylüyor. Yerli dizilere daha hakim olduğum için ben yerli dizilerden örnek vereyim.

Galip Derviş - Galip Derviş
Bu akşam dizinin başını kaçırdığım için şu anda izleyemiyor olsam da seviyorum bu adamı. Çok yalnız ve arkadaş bulmakta zorlanıyor. Onunla iyi arkadaş olabilirdik.

İsmail abi - Leyla ile Mecnun
Beraber çay içip sakız çiğnerdik güzel güzel :)

tabii ki, kesinlikle hurley! adam bi kere bu dünyaya birilerinin arkadaşı olmak için gelmiş.
www.youtube.com

ve bir de dean. ben, dean ve hurley; enteresan bir üçlü olurduk aslında he...

bernard black, manny bianco ve fran katzenjammer'a dördüncü olmak isterdim.

regular show'dan rigby, çünkü çok salak ve eğlenceli bi hayatımız olurdu. Zaten benziyoruz da:D

malcolm in the middle'dan malcolm, hem eğlenceli hem zeki hem mantıklı. Yaşımız tutsa aşık bile olurdum.

community'den troy ve abed'i isterdim bi de. İnanılmaz saçma işlerin peşinden birlikte koşardık.

Seinfeldden elaine ve communityden annie. Ikisi ile ilgili ciddi dusuncelerim var. Gerci arkadaslik denmis, o zaman troy ve abed +1 diyeyim. Beraber rep yapardik.

modern family - phill

Fiona yerim ki

fringe * Oliviayla aynı göreve gitmek paha piçilemez

Doğu Eşrefoğlu. Zira devletin gizli dünyası onda saklıydı.

(bkz: eşref bitlis)

jack bauer ve john reese

5000 tl :(

Çift hane

+ 10 bin

ev kirası çıktıktan sonra lükslerine para ayırabiliyorsan iyi maaştır. Bu benim için 3000 liradır mesela.

Yeni başlayan mühendis için 3.500 - 4.000 arası net. Tabi bunu aileden ayrı, kirada yaşayan birisi için söylüyorum. Aileyle yaşanıyorsa ve kira derdi yoksa 2.500'e kralsın.

3-4 bin üzeri her maaş iyidir.

2 aydir calisiyorum, ilk isim, maasim tek basima bir eve cikmama musade etmiyor istanbul icin. kendi evime cikip istedigim gibi yasamama yeticek maas su anda 4000 tl en az istanbul icin.

6 bin üstü iyi maastir gozumde.

Benim psikolojik sinirim 6bin tl. Bunun altindaki bir maas bana az gibi geliyor.

6-10k arası. 10 üzeri farklı bir kategoriye giriyor.

kiramı, benzimi, faturalarımı rahat ödeyebildiğim, az da olsa kenara para atabildiğim, haftada bir ulan bu kokteyl de çok pahalıymış demeden gece çıkabildiğim, bir kursa gidebildiğim, markette bi çeşit peynir değil de iki çeşit peynir alabildiğim, arada güzel bir ceket ya da ayakkabı gördüğümde aldığım için pişmanlık duymayacağım, kitap alıp sinemaya rahat gideildiğim bir hayat yaşatacak maaştır o. ha buradaki ev 1000 tllik, ceket 100 liralık bir ceket tabi. bir de şunu anladım ben işe ilk başladığım dandik maaşla da ayın sonu zor geliyodu sene sonra dolar üzerinden aldığım ve Türkiye standartları üstü maaşımla da yine para biriktiremiyodum,arada banka hesabında avansa düşüyodum o ayrı bi mesele. aldığın kadar harcaman oluyot doğru bi laf. bu ülkede memur maaşıyla aile geçindirip çocuk okutan babayiğitler var.

Hobilerine, özel zevklerine para ayırdıktan sonra kenara atacak paran kalıyorsa iyi maaş alıyorsundur.

3000 - 8000 lira arası.

8000 - 14000 arası pekiyi maaş,
14000 üzeri yıldızlı pekiyi.

3.000 ve ustu iyi bence. Tabii ki gercek anlamda iyi maas 5.000'den basliyor ama 3.000 aliyosan bence maddi olarak problemin olmamali.

5000 şu devirde çok temiz maaştır. akarı yok kokarı yok. beşiktaşta denizi gören bi ev tutup, araba taksidine girebilirsin.

3000 +

50bin tl minimum

istanbulda 5 bin,diğer şehirlerde ise 3 bin

hakettiğin maaştır.

20binliralık çalışıp 19bin alıyorsan iyi maaş değildir.

Hiç bi sikim yapmayıp 10bin alıyorsan o da iyi maaş değildir.

mutlu olduğum ya da kendimi iyi hissettiğim her vakti boş olarak görürüm
çalışmak çalışmak çalışmak

Boşa harcayacak vakit olunca seviniyorum. İşten güçten boş kalamıyoruz.

Isten sonrada haftasonuda bolca bos vaktim oluyor. Ve hepsini ozenle bos geciriyorum. Ve buna cok uzuluyorum. Resmen israf.

hayatımın son 4 senesi komple çöp. hiç olmasaydı da olurdu. vaktimi boşa harcadığımı değil de, boşa yaşadığımı düşünüyorum.

dün gece düşündüm ben bunu, baya bildiğin düşündüm, anlatayım.

son 7-8 senede edindiğim arkadaşlarımın %80'ini sosyal medya vasıtasıyla edinmişim, ve yine görüştüklerimin neredeyse (akraba,eş dost hariç) tamamı bu edindiğim arkadaşlar, bu hususta epey bir faydası var.

işler fena yoğun, götümüzde boza pişiyor, osurmaya vakit yok, o derece, en kıymetli zamanlar hafta sonları, hafta içi en iyiden bir akşam çıkıp iki üç bira atıyoruz o kadar, onlar da iş arkadaşları.

onun dışında gün içinde ebem düzeldiğinden işle ilgili bir şeyler yapasım gelmiyor, sözlükler, facebook, twitter, zaytung, bobiler, youtube... gibi tamamen zaman öldürmecelik yerler.

dün akşam düşündüm demiştim, ona geleyim, hafta sonları ya da hafta içi 1 ya da 2 akşam için kursa gitmek gibi planım var, ebru olur, resim olur, çini olur, dikiş nakış bile olur, bunu bünye istiyor, acayip farkındayım.

bazen cidden boşa vakit harcadığıma yanıyor oluyorum, o vakit yarım kalan kitap elime düşüyor, anca öyle avutuyorum.

sadece erkek arkadaşım annesinde kaldığında boş kalabiliyorum, o yüzden boş kaldığım zamanların tadını çıkarıyorum. aylak aylak internette gezmek lüks yani benim için, buldum mu tadını çıkarıyorum. adam aktivite delisi, insan bir gün de evde rahat rahat oturmak istemez mi hiç? istemiyor. o yüzden boş vaktim varsa yaşasın diye el çırpma moduna giriyorum.

evet. çok üzüyor. mümkün olduğunca kısmaya çalışıyorum boş işleri. vaktimle faydalı işler yapmak benim için çok önemli.

kendimi bir şeye adamam gerektiğini düşünüyorum.

şu halimle yaşamamın bir anlamı olmadığını ve hatta zararlı bile olduğunu düşünüyorum, kamu kaynaklarını boşa harcıyorum en kör açıdan bakarsak. boşa yanan lamba kapanmalı veya boşa yanmamalı.

ya yapmaya karar verdiğim yaklaşık 20 tane şey var, üç haftadır birine bile başlayamadım. şu son vizeyi verip hafta başı prensiple bir yerinden tutasım var ama du bakalım. boş vakit geçiriyorum diye facebook twitter falan da kapalı. duyuru ve youtube hariç vakit geçirdiğim bir şey de yok.

ya bu arada cevabı yazarken çılgın dersane üniversitede izliyorum bu ne aymazlık be kardeşim.

Gunumun 2-3 saatini bosa harciyorum (ki bu haftada 21 saat ediyor) sonra da hicbir seyi yetistiremiyorum diye sinir krizlerine giriyorum. Her gün 3 saat oturup calissam simdiye kadar bir yabanci dil daha ogrenmistim.

Ben de yilbasindan sonra kurslara baslayip, planlar yapmayi düşünüyorum ama bakalım.

günümün yüzde seksenini boş geçiriyorum. yüzde yirmilik kısım da yapmak zorunda kaldığım için yapacağım şeyler kısmında görüyorum. (okul/iş falan yok)

internette geçen boş zamanım için şöyle bir şey yapıyorum, okumalar diye bir klasör açtım tab olarak, nerede ilginç okunmaya değer bir şey varsa atıyorum oraya, dizi/film/sosyal medyada yapacak bir şey bulamıyorsam gidip oradaki şeyleri okuyorum. hazır elinizin altında olunca bunlar iyi oluyor.

boş geçirdiğim zamanı kesinlikle çok seviyorum, elimden gelse hep böyle olsun isterim.

ı ıh gitmem. yemeği görmem lazım. ya içinde kıl, böcek gibi istenmeyen bir madde varsa :(

dialogo nel buio (karanlıkta diyalog?) kapsamında milano'da da bayağı bir sene önce bu olayı yaptılar, gidemedim/gitmedim. lakin kafamın bir köşesinde bir şekilde yine haberim olsa vs imkan yaratıp gitmeye çabalarım. güzel bir tecrübe olabilir diye düşünüyorum.

bir de sanki körlerin değil de gece görüşü gözlükleri ile servis yapan elemanların bulunduğu bi restoran şekli de vardı..

üstüme başıma dökerim ya. yerken biraz ışık olsa olur ama.

Gidebilirim ben, değişik olabilir. Karanlıkta Diyalog'a da gitmeyi planlıyorum zaten.

"görme duyusu gidince, diğer duyuların algılama oranı artıyor"
bu olay bir seferde gerçekleşen bir şey değil yalnız. dilinin ve burnunun gözünün görmediğine kesin olarak inanması için nispeten uzun bir zamana ihtiyaç var.
gitmezdim.

karanlıkta diyalog değil mi bu iste? onun bu kadar reklamı yapılmadan önce galata'da vardı aynından. gitmisti bir arkadasım. yemek ikram etmisler, sarap içmisler. tadını daha iyi anladım falan diyordu ama sallamıstır bence. tek duyuya abanınca oluyordur öyle tepkiler.

@ufuk un dediği gibi istanbulda vardı böyle bir yer. Sadece yemek yenen değil, muhabbet sohbet, yürüme aktivitesi falan da vardı.

ucuzsa giderim.

hayatta gitmem afakanlar basar bana karanlıkta darlanırım.

ALmanyada da var, maksat kör insanları anlamak için. Karaköyde de olması lazım bu tür.

Dialogue in the dark da var, sergi. Bu tür şeyleri amaçlıyor.

Vegan vs biri için zor şeyler tabi o restoranda ymek.

karanlıkta diyalog'a gittim. orada karanlıkta kafede falan da oturuyorsun. bi sürü şey yapıyorsun. otobüse biniyorsun, vs.

bu bi filmde vardı. about time

devilred +1
baba jo +1

sonuç,

want2die +1

galatada da böyle bir yer var (bkz: karanlıkta yemek)
kapandı diye duymuştum ama şimdi sitesinden gördüğüm kadarıyla devam ediyorlarmış;
www.karanliktayemek.com

farklı yemekler tatmayı severim lakin bu konsept olarak ilgimi çekmiyor nedense.

Fiyat/performans olarak iyi gördüğüm ne varsa alırım.
Ama bilindik sitelerden, yoksa www.eniyisibizde.com gibi yerlere bakmam bile.

bence guvenli. 200 liraya iphone satan yerlerden alisveris yapmadigin surece marketten yaptigin alisveristen farki yok. her sey aldim internetten ayakkabidan, telefona, zeytinden, gomlege, esüpürge borusundan leblebiye kadar her sey.

bugüne kadar hiç internetten alışveriş yapmadım. bir şey düşünmüyorum o yüzden. ama alsam ben de kitap ve oyun alırdım sanırım sadece.

Ben koşu bandı almıstım hepsiburada'dan... Getiren adam kör oldu o derece ağırdı.:/

Sonra baskasına verdim tabi.

acelesi olmayan herşeyi alırım ki artık acele olsa bile akşam sipariş veriyorum ertesi gün evimde çok iyi oldu bence benim gibi dışarıda alışveriş yapamaktan nefret edenler için

kitap-dergi ve aksesuar en çok aldığım şeyler

kıyafet konusunda çekiniyorum. zaten kolay kolay beğenmem. ayakkabı da aynı şekilde.
alacağım siteye dikkat ederim. genelde sorun çıkaran bir site ise ama ürünü baya ucuza sağlıyorsa başımın ağrıma olasılığını bilerek alışveriş yaparım.
çin'den aliexpress'ten vs alışveriş yaparken mutlaka bol puanlı satıcılardan alırım.

Kiyafet ve ayakkabi haric her turlu alisverisi yaparim.
bilindik siteler olduğu surece elektroniktir kitaptir cantadir vs alirim.

moda caddesi'nde çay bahçesine doğru yürürken, sağ tarafta bir dönerci kalıyor. böyle açık soluk yeşil(peppermint işte) renkli bir yer. küçük bir yer, pasaj girişi gibi bir yerde, meslek lisesinin gerisinde kalıyor.

kemal'in yeri, alt katı.

ekspres edirne köftecisi.

yer.

edit: juliet rooms kitchen +1000, harika bir yer; odalar tertemiz, görevliler güler yüzlü, yeri güzel, her şeyiyle harika bir yer bence.

bir de munchies var, ama haftasonu sabah gidersen sıra beklemen gerekiyor.

onun haricinde cafe shop var kadıköy'de, moda'ya yakın ama.

juliet rooms kitchen'ı sevdim.

şöyle bir yer, r-ec.bstatic.com
media-cdn.tripadvisor.com

juliet'e bayılıyorum, kahvaltısı da süper.
muaf var moda merkezde, bar-cafe gibi bir yer, güzel. Onun yan sokağında bit kadar bir yemekçi-sosislici var, çorbaları falan pek güzel.
Yeni keşfettim, barış manço'nun evinin sokağından aşağıya inen sokaktan sağdaki sokağa dönünce küçücük bir arap yemekleri yapan yer var, lebeniye diye müthiş bir lezzeti var, pahalı da değil.
Rock pub'ın arka sokağında semolina var. Taze makarna ve şarap, keyifli küçük bir yer.
Eyfel pastanesinin her şeyi güzel.
Kahve için cherrybean hoş, tam karşısında da bir yer açıldı ama çok daracık, deneyemedim. Moda caddesinde köşedeki organik ürüncünün yanında Çikolata Dükkanı var, kesinlikle denemek lazım.
Yine Moda caddesinde İstisna Tatlar var, kahveleri güzel, pastaları değişik ama o kadar istisna gelmedi.
Kahvaltı için Kırıntı'nın sırasındaki Dodo denenebilir, listeden seçip yediğini ödüyorsun sadece.
Havuzun orada 180 bakery var ki favori kahvecimdir. Açıldığı gün gitmeye başlamıştım, artık popüler oldu, yer bulamıyorum. Munchies de aynı şekilde. Açıldığının ertesi günü falan gittim, şimdi lise tayfasından yer yok.
Zeplin Bar'ın yemek seçenekleri de güzel bu arada.

1-evet
2-dönüş için gerekli olan şey matt'e de lazım
3-bilmiyorum
4-hacı anlamadım sorunu ama solucan deliği şu tam olarak: galeri8.uludagsozluk.com

Solucan deliginin ne oldugunu sormadim arkadaslar:)

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine
Brand:Brand: "Anne Hathaway" Kisa sacli kiz:)

- Brand son kalan umut olan gezegenin insanlıga uygun olup olmadığını öğrenmek için gönderildi, cooper kendini son bi şans için feda edip karadeliğe atladı yani. Geri döncek yakıtları yoktu, dolayısıyla son şansları o gezegendi. tek kişilik supply olduğu için de brand'i gönderdi cooper sadece. Filmin sonunda da Brand'in doğru gezegeni bulmuş oldugunu öğreniyoruz kızı sayesinde zaten. Dolayısıyla yeni gezegene yerleşmek için brand'i bulmaya gitti diyebiliriz.

- Matt sırf birileri gelip onu kurtarabilsin diye yanlış sinyaller göndermişti en başında bunlara gezegenin doğru gezegen olduğuna dair, cooper bunu öğrenince de sırf dünyaya geri dönebilmek için ve biraz da rezil olmamak için onu öldürmeye kalkıştı.

- Kenetlenmek zorundaydılar yörüngeden çıkmalarının, yani dönebilmelerinin tek çaresi kenetlenmekti.

- Evet solucandeliği farklı boyutlardaki insanların yardım için oraya kondurduğu bi yapay delik.

@sheja
Brand'in dogru gezegeni buldugunu kizindan nasil ogreniyoruz? Kizin bulundugu yer saturn'un yorungesinde yapay biryer degil mi?

cooper kara değiliğin içine atladıktan sonrasını çık aceleye getirdiler, orada bazı şeyleri kaçırdım. bu yüzden bir daha izleyeceğim ama bildiğim yerleri cevaplayayım.

-brand yavuklusunun gezegenine gitti(adını unuttum) koordinatları cooper girdi, yani yerini biliyor. filmin sonunda onun yanına gitti. yeni medeniyetin tohumlarını atıyor orada. muhtemelen cooperda atacak birkaç tohum.

-matt ne olursa olsun o gezegenden kurtulmak yani hayatta kalmak istiyordu.

-asıl olay o araçta. kenetlenmeden bir yere gidemezler, esas oğlan o.

-burası biraz karışık. tam anlayamadığım noktalardan biri bu. filmin başında birilerinin ('onlar') gelip oraya koyduğunu söylüyorlar ama bu kadar yakın bir karadelik o gezegenleri süpürmesi gerekirdi (hoş normalde bir karadelikten de geçememeleri lazımdı o ayrı). 5.boyutta ki evrimleşmiş insanların teknolojileri sanırım. öyle bir şeyler geçiyordu. öyle olması daha mantıklı olurdu hiç olmazsa.

@air
Sanirim "karadelik" ile "solucan deligi"ni karistiriyorsun. Uzay-zamanda bir uctan diger uca sicramak icin solucan deligini kullaniyorlar. Insanlarin biraktigi sey solucan deligi. Fakat bunu ilerki zamanlardaki insanlar biraktigi icin bugunun insanlari uzaylilar falan zannediyor. Karadelik ise yildizin icine gocmesiyle olusan birsey, insanlarin olusturdugu birsey degil(solucan deligi de acamiyoruz yanlis anlasilmasin:). Solucan deligi ise bir teori, varsayim var ortada. Kisacasi orada icinden gectikleri sey solucan deligi.
Edit: Ben daha beter karistirdim:)

@senialanaglasinalsinsikinicaliyabaglasin_yine
karadelikler ışığın bile kurtulamadığı kozmik cisimlerdir. bizim galaksimizin merkezinde bulunan kara deliğe 15 milyon km yaklaştığımızda üzerimize 600.000 g gibi bir kuvvet etkir. sadece 10 g bir insanı öldürmeye yeterlidir.
karadeliğin ufkunu geçtikten sonra ise maddenin mevcut şeklini koruması imkansızdır. spagetti gibi uzamaya başlar. (bkz: spaghettification) bir karadeliğin olay ufkuna giren herhangi bir cisim, sadece birkaç milisaniyede "spagetti" gibi uzayarak atomlarına ayrılacaktır. dolayısıyla bir "karadeliğin içine girmek" ve bunun hala farkında olabileceğiniz şekilde bilincinizi (ve vücudunuzun bütünlüğünü) korumak muhtemelen imkansızdır.
işte bu bilgilerin ışığında öyle bir cümle kurdum.

edit: elbette ne olduklarını biliyorum. filmle ilgili yazdığım ilk cevapta o konuyu nasıl işlediklerini kaçırdığımı, tekrar izleyeceğimi belirttim ve o kısım filmle ilgili bir yorumdu sadece :)

bir kara delik ile bir beyaz deliğin olay ufuklarının birleşmesi ile bir solucan deliği oluşur. beyaz delik ve kara delik sürekli olarak birbirlerine bağlanır ve ayrılırlar bu nedenle, solucan deliğinden geçmek isteyen kişinin ışık hızından daha hızlı yol alması gerekir, ki bu da imkansız olarak kabul edilir. beyaz delikler ve solucan delikleri einstein'ın yer çekimi denklemlerinin çözümüdür ve büyük bir ihtimalle yokturlar.

Ben de karadelige girmek imkansiz diye biliyorum konuyu ayrintili olarak bilmemekle birlikte. Karadeligin olay ufkunda yaklasidiginda zaten deformasyon basliyor diye okumustum. Bu konuda air'e katiliyorum bildigim kadariyla.
Filmde de maddenin deforme olmasi olayina gonderme vardi ama kurtadilar onlari olay ufkundan:)

bi de ben sorayım bari..

ya şimdi mantar yada küf azot soluduğu için dünyanın sonu geliyordu değil mi?
o yüzden profesör başka gezegenler bulmalıyız demişti..sonra birden yerçekimi yasası falan girdi..yani şimdi mantar yada küf yerçekimindeki düzensizlikten mi öyle normalden çok soluyor yada ürüyormuş?

hanım kızımızda evreka evreka diye savurdu sayfaları fakat o da yerçekimi ile ilgili şeyleri bulmuştu..

yani küf olayı nasıl çözüldü?

Kuf olayini cozmuyorlar benim anladigim kadariyla, zaten Dunya'yiterk ediyorlar sonunda.

nasi ya? o son gördüğümüz çocukların oynadığı yer dünya değil mi? bilmem kaçıncı boyutu buldular falan..hatun o kadar sevindi dünyayı kurtardık denklemi çözdük diye..

başka yer olsa zaten bi kaç tane pilot kalmamış mıydı? nasıl hurra tüm insanlığı taşıdılar..?

vs..?

Tum insanligi bir anda tasimiyorlar, aradan yillar gecmis oluyor adamcagizin isi bittiginde. En son cocuklarin baseball oynadigi yer dunya degil.

hayır orası dünya değil bi çeşit istasyon gibi, gemi gibi düşün. Farklı bi boyuta da geçmiyorlar. Geçici bi yer, yeni gezegen bulununca oraya geçiyorlar ancak orasını göremedik, yeni gezegen keşfettiklerini gördük sadece.

Kız tüm insanlıgı kurtarıcak olan o istasyonu buldu, dünyayı kurtarmayı değil. Dünyadan vazgeçmişlerdi biliyosun, derdi dünyadakileri kurtarmaktı kızın.

bunun için pilota ihtiyaç yok.

haydaaa çarşı karıştı..

şimdi

1-küf olayı çözüldi mu?
2-o zaman bunlar boşuna sevindi..yine tüm insanlık öldü bunlar bir avuç numune şeklinde istasyon gemi vb şeyin içinde yaşadılar sonra gezegen buldular ve sonra oraya gittiler ki bu arada bilmem kaçıncı boyutta artık insanlığın emrine amade oldu..istedikleri gibi kullanıyorlar vs..bunların hepside hatunun formulu bulduğu yaş 30 diyelim yataktaki hali 90 diyelim 60 yıl içinde oldu..

yada hatun solucan deliği formülünü (herhalde yerçekimi formülü) buldu(zamanla buldu).. sonra 'ışınla bizi sıkati' mantığıyla yeni gezegene geçtiler..

bu mudur? değildir umarım..

Küf olayı çözülmedi dünyadan vazgeçip terkettiler. Tabi açıkca söylemiyolar ama küfü çözselerdi dünyayı terketmezlerdi sanırım.

Numune olarak mı gittiklerini bilmiyoruz. Tüm dünya kadar bi istasyon da olabilir o çünkü silindir şeklindeydi bu da hem üstünde hem altında insanlar yasayabilir demek oluyor, çok da büyük olmasına gerek yok. Ki adam bulundugunda hastanede kızı için ''çok yaşlı gelmesi haftalar'' alır demişti doktor, demek ki o kadar da ufak bi istasyon değil orası.

hatunun bulduğu şey solucan deliğiyle ilgili değildi. Kız babası gittiğinde 10 yaşındaydı, sonra video mesajda babasına ''gittiğin yaştayım dediğinde'' ise görelilik yüzünden 23(ya da 24) sene geçmmişti, arada da 2 sene kendilerini uyuttukları dönem oldu. yani 35 yaşındaydı. O zaman buldu formülü çok geçmedi. Kızla babasının arasında 26 yaş var demek oluyor, adam 124 yaşındaydı bulunduğunda, kız da 98 falandı demek ki ölürken. Ne kadar sürede istasyon inşa edildi de gittiler orası meçhul tabi. Ancak 60 yıl vs sürdüğünü düşünmüyorum en fazla 10 senedir.

Gelecekteki insanlar bunlara yardım etti gezegenleri yok oluyor diye, sömürgecilik düşündüklerini sanmıyorum :D

Durun bir dakka, daha da karisti:)
Oratda paradoks mu var bana mi oyle geliyor? Gelecekteki insanlar var ise, gecmiste insanligin soyu tukenmedi demektir ki bu da gecmistekilere soylari tukenmemesi icin yardim etmeyi gerektirmez. Yardim etmeselerde bu sefer gecmiste insan soyu tukenmis olmaliydi, bu sefer gelecektekiler olmamaliydi.

Kiz babasi gittiginde 10 yasinda ise, 23 yil sonra babasinin gittigi yasa geldigine gore baba dDUnya'dan ayrilirken 10-23=33 yasindaydi. Yeni Dunya'ya dondugunde 124 yasinda olduguna gore (Dunya'da olanlara gore goreli olarak:) 124-33=91 yil gecmis oluyor Dunya'nin uzay-zamanina gore. Yani tum o yolculuklarla birlikte sapmadan cikmasi 91 yil aliyor. Adama gore - goreli - kac yil gecti derseniz bana sorarsaniz yil bile olmadi.

yani kaç milyar insan telef oldu sonuçta..hani hatun kızımız sevindi falan oleyy oleyy buldum diye aha dedim insanlık kurtuldu..bi de o kadar tavır yaptı lan sen bizi bıraktın falan diye..demek ki gitti güzelim dünya..ve insanlar..

@dünyadan insanları o mekik sayesinde Brand'ın yerleşmeye çalıştığı yeni gezegene taşıyorlar.
ya şimdi cooper ve brand ayrıldılar ya hani..brand erkek arkadaşının bulunduğu araştırma yaptığı gezegene gitti..insanları nasıl oraya taşıdılar? en sonunda brand'ı yalnız başına küçük bir kolonide görmüyor muyuz? hatta cooper onu bulmak için mekiğe biniyor falan?
yani brand'in yeri belli değil daha o anda..
öyle değil mi?

i.hizliresim.com

@dedim dedim de kime dedim
Son cumlendeki soruya cevap verdiler ya:) Insanlari oraya nasil tasidilar sorusuna gelince, ondan bahsedilmiyor zaten. Y"illar sonrasinin teknolojisi ile insanlari bir sekilde tasirlar heralde" diye dusunmesini salik veriyorlar seyircinin.

buradan bakarsan olayı çok kolay çözersin bence. anneye anlatır gibi anlatmış adam.

www.nerdist.com

ok anladım.. ama mekiğin neden hareket ettirilemediği bence garipmiş o zaman.. yani formül yüzünden mi gemi hareket etmiyor? bu garip..

final senaryosu-varan-1-
yeryüzündeki yerçekimsel kuvvet düzensiz ve azot hafif bir gaz..bu yüzden gökyüzündeki azot yeryüzüne daha çok indi..küflere mantarlara gün doğdu.. bu sayede sınırsız soluma yaptılar ve çoğaldılar..ben formülle bu yerçekimindeki düzensizliği çözdüm..insanlık kurtuldu..bu senaryoyu anlarım..(kafadan sıkıyorum bunları)

final senaryosu-varan-2-
formülü çözmekle kalmayıp zencinin gönderdiği bilgilerle öküz gibi çalışma yaptım..kendi solucan deliğimi yapıp insanlığı oraya buraya taşıyabildim.. yuppii..
bunu da anlarım..

ama mekik neden kalkmıyor? onu anlamadım..birde bunu hangi sebebe bağladılar orasıda meçhul..

edit: tabi önce bi gezegen bulaydık hacı diyebilirler ama onlar hala brand'den haber alamıyorlar ki..sadece zencinin gönderdiği datalara sahipler..yani sorun hala yerçekimi sorunu..

ağır ya ondan.

Mekik kalksa nereye gidecek ki gidecek yer bulmadan once?
Tabi yercekimi engelinden kurtulacak formul hakkinda hic ayrintiya girilmiyor.

işte mekik büyük ağır hacı nası gitcek falan diyorlarsa orası olmamış bence.. k(mM/r2) sonuçta.. kanun belli.. istediğin formülü çöz..

edit: hadi bir nebze formül bana dünya üzerindeki düşük ve yüksek yerçekimli bölgelerin yerlerini göstersin..en düşük yerçekimli bölgeye mekiği taşıyayım..insanlığın son gücü ile oradan yollıyayım.. arkada kalan milyarlarca insana da 'hadi byess' diyeyim..belki böyle olur..

ama yine saçma..

Ayrinti derken, formulu ogrenmek degil derdim:) Yuzeysel olarak formulun mantigindan bahsedilmedi mesela. Ne formulu? Ne cozum getiriyor falan? Ama bu konuda elestirmiyorum filmi.
Sorma, z*kilecek cinsten cok derdim var:)

Profun zaten cozmus olup soylemedigi formul neydi peki?
Zamanda yolculugu dusunmekten uyuyamacagim simdi iyi mi:)

@dedim dedim de kime dedim;

merhaba ben nasa insan kaynakları müdür yardımcısı Jeff Bridges. Bana özelden ulaşır mısınız acaba?

Sonunda birinin paradoxu farkettiğine sevindim.

Uzay istasyonu dediği şey aslınca Rama Spacecraft. www.google.com.tr Büyük ihtimalle bunlardan çok sayıda yaptılar ve yeni bulunan gezegenlere gönderdiler. Solucan deliği kapandığı için bu gemilerin seyahati bir nesilde tamamlanmayacak. O yüzden gemi koloni tarzı bir yaşamı destekleyecek şekilde yapılmış.

Cooper solucan deliği, gelecekteki insanlar tarafından kapandığı için kurtulabildi yoksa oradan çıkışı yoktu.

Denklemin anti-madde/anti-gravit zamazingolarıyla ilgili olduğunu düşünüyorum. Eğer zaten yörüngede inşa edilmediyse o boyutlarda bir geminin konvansiyonel sistemlere dünyadan ayrılmasına imkan yok.

hatırlarsanız henüz cooper göreve çıkmadan önce iki plandan bahsediliyordu (plan A ve plan B).

plan A - formülü tamamlayıp, dünyanın gravitasyonel çekimini yenerek inşa ettikleri "nuh'un gemisi" kıvamındaki gemiyi uzaya çıkarmak ve bütün hayatta kalan insan ırkını bu gemiyle birlikte diğer keşfedilecek yaşanabilen dünyalardan birine taşımak.

plan B - dünya'nın kurtulamayacağı ihtimali üzerine hazırlanmış olan embriyoların, yine keşfedilecek yaşanabilen bir habitatta büyütüp insan ırkının devamını getirmek. bu ihtimalde cooper'ın ailesi dahli tüm dünyadaki insanların hiçbirinin kurtulamayacağı gerçeği de vardı.

filmin ortalarında plan A'nın hiçbir zaman ihtimal dehilinde olarak düşünülmediğini, sadece plan B'yi uygulamak üzere uzaya gönderildiklerini öğreniyorlar. dolayısı ile cooper bu görev için kendini feda ettikten sonra da Amelia ziyaret edemedikleri son gezegen olan yere gidiyor (yavuklusunun olduğu gezegene) ve orada yaşanabilir koşullar olduğunu görüyor. yavuklusu ölmüş bu arada, filmin sonunda mezarının üzerine taş koyarken bi görüntü vardı. orada hayatı yeniden canlandırmaya çalışacak. tabii plan A'nın hayata geçirilebildiğinden habersiz olduğu için orada tek başına yaşayacak. cooper bu yüzden o gezegene gidecek sonradan.

yani cooper aslında plan B için kendini feda ederken aslında kara deliğin içine düştükten sonra plan A'yı mümkün kılacak işler beceriyor.

Iyi şanslar! Olabilir tabi neden olmasın...

(GEÇEMEDİ)

sosyalciyim, geçemediğin var mı sorusu daha doğru olur evet geçemediğim oluyor

(bkz: tabi lan manyak mısın)

(GEÇEMEDİ) +1
bölüme ve kopya durumuna göre değişse de en az kızlar teklif ediyormuş efsanesi kadar yaygın :D

elbette geçebilirsin, ben her sınavıma 1 gün önceden çalışıyorum. ancak kitap sayısı fazlaysa vizelerden önce başlıyorum. yoksa dediğim şekilde.

edit: birde bölüme göre değişiklik gösterebilir diyeyimde ayıp olmasın :D ama başla sen, çalış.

var. hatta her dönem 1-2 tane oluyor. ama sayısal derslerde nadiren. (hiç bir şey bilmeden derken kapak açmadan sınava girmekten bahsediyorum ama sayısal bölüm dediğine göre böyle bir şey olası değildir senin için)

vizeden geçmek ne demek, 50 üstü almak mı? 1.sınıftayken iktisada girişe 1 tam gün çalışıp 90 almıştım. şu an 3.sınıftayım, 3 tam gün çalıştığım borçlar özel'in vizesinden 32 aldım.

kolay bir dersse maliye iktisata giriş gibi rahat 50 üstü alınır, ama akışkanlar mekaniği gibi ne olduğu hakkında en ufak bir fikrim olmayan bir dersse, bence alınmaz.

mühendislikte sınavdan once 30 dk bakarak geçen adamlar tanıyorum.

aynen mesela 50 ustunden 25 almak gibi.
3 soru geliyor ornegin. 3 sorundan en az 1 soru garantilemek. Diger 2 sorundan da yarim yarim yapsam, yada 2 soruyu garantilesem gecerim sanki.
Kesin şunlardan geliyor dedikleri konular var. Onlara abanıyım?

işte türk eğitim sisteminin özeti.

sage'nin yukarıda dediği kişilerden biriyim. üstelik vize değil, finaldi benimki. sıfır çalışma mevcuttu elimde. baktım sınıftaki arkadaşlardan biri diğerlerini etrafına toplamış, anlatıyo bi şeyler, hemen araya kaynak yaptım. bi 20 dk filan onları dinledim, arada dersin en bilinmesi gereken şeylerini "şu ne" diye sordum filan ama sonuçta geçtim. anlatan arkadaşsa kaldı, benden nefret ediyordu shgdsfg.

zamaniniz azsa kesin gelecegini dusundugunuz konulara calisabilirsiniz. hepsini calismaya kalkarsaniz corba olabilir. en azindan onlardan puan alirsiniz.

ders nedir?

burayı geç burdan sormaz (1.soru)

bunun üstünde durmadı (2.soru)

bunu derste anlatmadı (3.soru)

bu kesin çıkar (ÇIKMADI)



bu yönergeleri takip ederek stratejik çalışma yapabilirsiniz

valla ne kadar zeki olduğuna bağlı. sözel derslerden ağlatırım mesela son bir gün bile olsa. (ağlatamadı)

muhendislik bolumu dersi diyeyim.
aynen az ama oz calismak lazim. Hepsini yetistiriyim derken sicmayalim.
Gerci yine her sekilde sicabilirim. En azindan calisip kalmis oluyim.
Aman sabahlar olmasin. Kahve yapip oturuyorum simdi derse.

Gelmiş ve gelecek cevaplara tesekkurler.

Hayır. Aşırı inek bir öğrenciydim. 3.93 ortalama yaptım. Çift anadal hatta :)

son 2 gün çok süre bence :) 2 yi geçtim, son gün hatta sınavdan önce 3 saat, sınavdan 10 dakika önce hatta sınav sırasında bile yapabileceğin şeyler vardır.

en azından alabildiğin kadar yüksek almaya çalış. keşke vizeden 20 alsam demişliğim var. duruma göre beklentilerini revize et. gerçekçi.

2 günü bırak gece çalışmaya başlayıp sabahlamayla konuları bitirip gidip 95 alan adam benim arkadaşımdı. biz güya ondan fazla çalışıp 40 mı ne almıştık.

işte o gün bazı şeyleri bıraktım :(

ders advanced calculus idi...

hocam 2 gün = 48 saat bu kadar saatte uykudan da fedakarlık edilip neler yapılamaz
mesela uyku problemin de varsa uyuyamıyorsan bunu çok üzel avantaja cevirebilirsin
ilk defa aldığım statiği derslere de gitmeden bu şekilde geçtim
dif denk e çalışmak için 10.30 da kalktım gece 4 e kadar çalışamadım 4 ten sonra başladım çalışmaya öğlen sınava girdim integral kurallarını da hatırlayabilseydim 100 lük kağıt verirdim ciddiyim

iki gün oldukça yeterli bir süre ayrıca sayısal dersler için. iki gün çalışıp da sayısal bir dersten geçemeyecek olan mühendislik öğrencisi olamaz, olmamalı. bunu da birinci sınıf integarlini dördüncü sınıfta vermiş biri olarak söylüyorum, bir gün dahi oturup çalışmamıştım çünkü.

yahu deli misin tabi ki gecersin onca zamanın var sadece elinde duzgun dokumanlar olsun yeter

yolda çalışıp geçtiğim vizede var oluyo yani doğru çalışmak önemli olan.

herşeyi bildiğim deli gibi çalıştığım vizeden kaldım yetişemedim .s

acilin soyle, makine muhendisiyim.

bir iki ders haric hepsini gecebilirsin.

Geçilir, bizim vizeler tek sınav %45 değil de sürekli sınav tanesi %9 gibi onlara hep iki üç gün önce çalışıyorum. Ortalamam 3.65. Amaç geçmekse geçilir.

Okulu bu şekilde bitirdim. sonrasında o mesleği sahiplenmen mümkün olmuyor pek. Bilgin olsun

hiç bilmeden değil ama finalinden 5(evet 100 üzerinden) alıp geçtiğim ders oldu, hiç çalışmadan da buna yakın notlar alınır mı bilmiyorum. sanırım dersine ve hocasına bağlı bir durum.

eski bir mühendislik öğrencisi olarak tavsiyem çalışacak vaktin yok ise aynı hocanın aynı ders için geçmiş yıllardaki sorularını bulup onların çözümlerini ezberle ya da öğren.

Ders / hoca-konular / eski soruların olup olmaması / sınav öncesi yarım saat anlatacak birinin olup olmaması gibi faktörler etkili. Ama baya baya mümkün ben çok geçtim, hatta derslerimin yarısını öyle geçtim.

vizeden gecmekten kasit nedir bilmiyorum ama, dersten gecen var, o da benim. tum vizelerim ortalamanin altindaydi. seneye tekrar alirim dersi diye f cekmek icin final kagidini ismimi yazip bos verdim. dersten gectim. diger insanlarin finallerinin nasil gectigini, o dersin nasil bir ders oldugunu siz tahmin edin. hoca beni gecirdigi icin dersi tekrar da alamamistim, ortalamam yerlerde mezun olmustum.

Aynı durumdayım, 2 senedir elime top değmiyor fakat maçları izlerken bile heyecandan ölüyorum ah bi' oynayabilsem diye.

Ve Beyoğlu'nda yaşıyorum, burada kapalı spor salonu var saati 70 tl'ye. Duyurudan 10-12 kişi toplansak sahayı kiralayıp oynayabiliriz hava kötüyken.

kızıltoprak spor kulübü. 2004-2007 yılları arasında oynadım, küçük takımda tabi. teoman hoca ile bi hoca daha vardı ya, çok harika insanlardı. bir bak derim.

her ne kadar klasik yöntem de olsa bende işe yarayan budur gözünü kapa derin nefes al dişlerini sık

dışarı çıkıp durmaksızın bir saat falan yürüyorum

vurup kırma işine girme sakın. çünkü sakinleşince çok pişman oluyorsun.
o ortamı terk et çık dışarı yürü.

www.youtube.com

işine yaramayan kağıtları yırt, ya da gereksiz birşeyi kır. sakinleşmeye çalış çünkü öfke, o cinnet anı insana sonradan pişman olacağı şeyler yaptırabilir. güzel şeyler düşünmeye çalış. çok sinirlendiğim bir an makası alıp saçıma dalmıştım, sonra kuaför düzeltene kadar ne çekti :))

Hava buz gibi bak. Cik buz gibi havada suratin elin kolun uyusana kadar hizli hizli yuru. O kadar usuyop yoruluyorsun ki kizginlik ofke falan kalmiyor.

ellerimi mesgul ederim. evdeysem konsolu açar herkesi döverim, işteysem dolapları düzenlerim gibi..

tek bildiğim sadece sakın sesini yükseltme ve birisine cevap vermen gerekiyorsa da nefes al öyle ver çünkü haklıyken haksız duruma düşüyor insan. insanı en deli eden şeydir heralde.
yalnızsan balkona çık pencereyi aç sokakta akan hayata bak. çık yürü... diyebilirim.

Ağlıyorum ben genelde, sonra gidip yüzümü yıkıyorum.

deriiiiin derin nefes al. müzik vs baika bişeyle oyalanmak işe yaramaz, o konuyla ilgili siniri geçirmez, anca oyalar. mümkünse balkon, teras gibi bir yere çık ve varsa mesela ufak ufak duvara yavaş yavaş vur. ama elini kıracak gibi değil tabi ki. ufak ufak. bi de dolu dolu küfret. bağırabilirsen bağır veya ağla.

Bir esya parcaliyorum. O kadar kontrolden cikmadigim durumlarda yuzu soguk suyla yikiyorum, sinav cekiyorum, imkan varsa nefesim tikana kadar cok kisa sure kosuyprum.

Boxing. Antrenman saatinden 3 saat önce de olsa gidiyorum, tek başıma salonda öldüresiye girişiyorum torbaya.

teşekkürler önerileriniz için. işle alakalı bayağı uzun zamandır uğraştığım ve kurtulmaya çalıştığım bir sorun ile ilgili bir durum oldu, tüm emekler sıfırlandı, tekrar 5 ay önce başladığım ilk noktaya geri döndüm. "0"a "0", elde var "0"...

ama sinirim geçti sayılır, şimdi daha iyiceneyim.

dışarı çıkıp müzikle uzun süre yürüyorum.

duş, kendini kapıyı kapatıp ağlamak, ya da dışarı çıkıp sakin bir parkta yürümek oturmak.. dışarı çıkarsan daha çok sinirlenmene sebep olabilecek trafik olan sıra olan yerlere gitme derim. sinema da çare olabilir. evdeysen film dizi izlerim kafayı dağıtıyor.

bi de sheldon cooper modeli, sıcak çay iyi geliyor :)

onda da vardır bi hayır.

hic bos degil, gayet gerekli. ama oncelik her zaman lys'de olmali. ygs'ye abanma, ama kesinlikle calismamazlik da yapma.

mat-geo toplamda 120 soru çıkıyor. matematiğe çalışmak yanlış değil. ama ygs %28lere falan denk geliyor okul puanı vs çıkarınca. dolayısıyla %60 lys kalanına da ygs çalışmak daha mantıklı. ygs konularının hemen hemen hepsini halletmen lazım sınava kadar. bir çok insan mayıstan beri çalışmalarını sürdürüyor. seneye kalacağım diye yılmamak gerekli ayrıca.

Binbir farkli soru ozellikle problem tipi var ve ygs'de gelen problemler o binbir'den olmuyor genelde. Cok orijinal seyler uretiyorlar. Sans isi degil kesinlikle. Ygs'de karsina en az 5-6 tane daha once gormedigin turden problem cikacak. Afallamamayi, akil yurutmeyi ogrenmek icin ne kadar yeni tarz problem gorup kafa yorarsan o kadar iyi. Ama dedigim gibi test kitaplarinda 1000 tip problem sorusu varsa hepsini ezberlesen dahi yeni problem gorunce yamuluyorsan olmaz o is.

Hedefin yuksek olduguna gore boslama derim ben ygs'yi. [2013'te 37-3 yapmistim, soyleyeyim de ciddiye alirsin belki :) ]

kusura bakma da baya saçmalamışsın. her soru tipinden onlarca çözmekle her bilmediğini sormakla stephen hawking olmanın ne ilgisi var? çalışmak bu değil mi zaten?

al bir tane sağlam soru bankası hatmet onu. yoksa 1 sene daha uğraşırsın.

lys de bilen yapıyor ygs cidden biraz şans ama bildikten sonra şans ağırlıklı lys çalışmalı bence de ama ygs de kötü olursa lysyi de boşlarsın ikisini de götür derim ben ona çabalıyorum en azından

ygs'ye çalıştım 32 bin geldi, skerim lan diyip lys'ye çalışmadım 7 bine düştü ve çalışmadığım için edebiyattan bok gibi yanlışlarım vardı. 40 binden ilk bine çeken bir arkadaşım vardı, çalışmıştı.

ygs'ye çok çalışma, lys'ye çok çalış.

saleel al sawarim olsa gerek.

www.youtube.com

bu olabilir mi, pek olabilir gözükmüyor ama bu da çok güzel yani :)

budur: (git: www.youtube.com )

ingilizce altyazilisini buldum
www.youtube.com

Yok, maalesef bunlar değil arkadaşlar.

buldum :)
www.youtube.com

looper

in time verelim bir dal.

yav tam atmıştım looper'ı torrent'e şimdi in time da çok cazip geldi nağpsam bilemedim.

buffalo 66
nordiksimit.org

cafe shop. bir de süt yumurta reçel var, ama cafe shop'u tercih ederim. bir de munchies var ama sıra beklememek için sabah 5.30'da falan gitmen gerekiyor sanırım.

sancaktepe belediyesi, ortadağ sosyal tesisi var bervaze diye de geçiyo, incin top oynuyolar. dağ başı, ama çok güzel. her yer yeşillik, askeri alan yanında ve ortadağ tepesinde her yeri görüyor.

yok daha merkezi, deniz kenarı olsun derseniz gülistan derim. marinanın karşısı. kahvaltısı daha güzel ve çeşitli.

edit: ben aile yerleri bilirim onları didim.

Güzel bir soru. Sade yaşamak benim için ihtiyacım olmayan hiçbir şeye sahip olmamak ve hayatımda barındırmamak demek. Bununla ilgili mnmlst.com isimli bir blog var, şiddetle tavsiye ederim. Sade yaşamın temel özelliklerini anlatıyor.

hayalimdeki ev bu:
www.usanetwork.com

İhtiyaç fazlası hiçbir şey olmayacak.
Ev sade ve düzenli olacak.
Açık tonlar eşyalarda ve duvarlarda tercihim. Mümkünse beyaza çalsın.
Geniş bir ev olmalı.
Gereksiz kitaplarla dvdlerle falan dolu olmamalı raflar.
Camlar olabildiğince büyük olmalı. Duvar olabildiğince az olmalı.
Akvaryum sadelik katar.
Tabak çanak vs vs at bunları. İhtiyacın kadar çatal, bıçak, tabak, tava, tencere.
Ama buzdolabının içi dolu olmalı. Her şeyi bulabilmelisin.
Bahçen de sade olmalı.

kendini mümkün olduğunca az eşyaya bağlamaktır benim için.

sade yaşam diye tasvir ettiğiniz evleri bu ülkede %99 alamaz.
köylerin de çöplükleri olmaya başladığına göre, bu ülkede sade yaşam pek mümkün değil artık.

idealize etmeden, obsesyona dönüştürmeden, sağdan soldan okuduklarımla yola çıktım birkaç yıl önce. tüketim alışkanlıklarımı çok ciddi oranda azalttım, kredi kartlarını iptal ettirdim, tek kart var şimdi, böylece gayet güzel para biriktirebildiğimi farkettim. beslenme alışkanlıklarımı da sadeleştirmeye çalışıyorum şimdi (örneğin aynı anda 4 çeşit makarna tutmuyorum dolapta, en fazla 2 çeşit peynir alıyorum hafta sonu için, daha basit ama sağlıklı ve doyurucu yemekler yapıyorum, erzak dolabımda her şeyden sadece gerekli miktarda var) . evde fazla olan kıyafet ve eşyanın tamamını dağıttım (ev işim acayip azaldı böyle yapınca). dalga geçtiğim annem gibi eşya biriktirdiğimi farkettim (koli, naylon poşet, kutu, kavanoz gibi) ve yapmıyorum artık, kullandığım kozmetikleri azalttım. aynı şekilde el çantamı bile hafiflettim, ne çok şey taşıyormuşum gereksiz, şimdi cüzdan,migren ilaçlarım, anahtar dışında bir şey taşımıyorum. aynı şeyi hayatımda ki insanlar içinde uyguladım, sadeleştirdim arkadaş çevremi. çok hafifledim açıkcası tüm bunların sonucunda ama bu yaptıklarım okuduklarımın yanında hiç bir şey hakikaten.

Neyi kastediyorsun bilmiyorum ama sade yasam diyince benim aklima evin sadeligi geliyor.
Evde fazla vakit gecirmeyi sevmiyorum, barinma ihtiyacimi gidermekten daha fazlasi olmamali benim icin ev. Ev sade olmali. Buyuk plasma tv, home theatre falan, bu tur seyler istemiyorum mesela. Evde keyif yapmayi seven biri degilim. Film izlemeyi bile sevmem evde. Oturacak koltuk, hali falan, supurge vs zaruri esyalar yeterli, ev sade olsun isterim.

sade yaşam benim için de fazlalıkların ihtiyaçların dışındaki şeylerin hayata dahil olmadığı bir hayat tarzı. yeme içmeden, giyim kuşama ev dekorasyonundan eş dostuna kadar uzanır sadelik. ihtiyacım olmayan hiçbir şeyi almam. 1 lira dahi olsa hatta bedava bile dağıtılsa ihtiyacım yoksa kafamı bile çevirmem. ama sadelik pislik yahut nostaljik objeler değildir benim için. temiz, düzenli ve fonksiyonel şeyler/eşyalar her zaman önemlidir/gereklidir.

hayatımda az insan var, neyin nerede olduğunu bildiğim bir yaşam alanım var, net ve kolay erişilir hedeflerim var, kısa ve öz cümlelerim var. sade yaşıyorum.

Sahile inip yürünebilir güzel müzikler eşliğinde.

yeldeğirmeni sokaklarında yürünür bir köşede içilir

Barlar sokağına gitmeyi düşünmemişsindir şimdi sen. Git yalnız başına dart oyna. Kahve Bahanede var. Oynayanlar vardır belki en fazla onları izlersin. Grange'da da var tabi ama sapa gelebilir biraz daha. Kapanmamışlardır bu saatte.

abi dun koleler gibi ictik, bana icki icirmeyin bu gece de. boyle acik hava sinemasi falan olsa da izlesek ya, yanlis miyim?

sosisli falan ye rıhtımda.

Yat uyu bu saatte ne kadikoyu yaaa

rock'n rolla'ya gidilir, ucuza bi bira içilir, müzik dinlenir misalen

ben de tam kadıköyde biri olsa da şöyle bana kahve ısmarlasa sonra da akşam beni alsa evine götürse soluksuz bir gece geçirsek diyordum.. hayy allah.. neresindesiniz kadıköyün?

@coripack

puahaha, belediyenin ordayim da bobrek bana da lazim be abi :(

ne böbreği lan :) seni boğanın boynuzunda bekliyorum :) haydi gel gel gel :)

ooo bak bir kaç duyuru yukarda Kadıköy'de aç bilaç kalmış arkadaşlar var. bize yemek ısmarlayacak kimse yok mu diyorlar :)

götür garantiye ver anlattığından da hiçbi şey anlaşılmıyor ama elektronik cihazsa ve olması gereken özellikler yoksa garanti kapsamındadır

Sadece garanti hizmetinden yararlanabilirsiniz, serviste öncelikli olarak onarmaya çalışırlar onarılamazsa değiştirilir, iade ise ancak cihaz değiştirilemezse, 3 kez arka arkaya aynı sorunu yaşarsanız ve 20 yada 30 iş gününden yapılamazsa cihaz iade yapılır.
Aynı zamanda bana bu lazımdı kullandım şimdi de iade edebilir miyim demek de çok ahlaklıca yani tebrik ederim :D
edit:Sen haklısın ama iade etme hakkı arayacak kadar haklı değilsin bana, göre sorun ne bilmiyorum ama yazından anlaşılan aldıktan sonra bu ürünün ayıplı olduğunu farketmişsin, eğer garanti belgesini okursan ayıplı mallar için ilk bir ay değişim-iade hakkınız bulunduğu yazar sonrasında ise öncelikli olarak onarma için bakılır. Fakat sen ilk 1 ay içinde böyle bir işlem yapmamışsın. Zaten garanti de üretimden kaynaklı sorunlar için vardır aslında.
ahlak kelimesi değilde etik daha uygun olurmuş.

ayıptan sorumluluk kapsamına giriyor bu, zamanaşımı süresi de 2 yıl, yani henüz dolmamış sizinki. malı alırken eğer gözle görülür aşikar bir bozukluk varsa burada karşı tarafın sorumluluğuna gidemezsiniz, ama dediğinize göre öyle bir bozukluk değil sizinki. zaten geçerli sebebiniz de var, öyle hepsini deneseydin kardeşim falan diyemezler. kanuni hakkın var evet; sözleşmeden dönme hakkın var, ayıplı malı ayıpsız bir diğeri ile değişimini isteme hakkın var, mümkünse ayıplı malın tamirini isteme hakkın var veya ayıp oranında indirim isteme hakkın var. tabi genel hükümlere dayanarak tazminat da isteyebilirsin eğer malı kullanamadığından dolayı ortaya maddi veya manevi bir zararın çıktıysa, ama sanmıyorum öyle bir zararın çıktığını.

not: avukat değilim, hukuk fakültesi öğrencisiyim, bir avukata danışmanda yarar var.

@atom karincanin torunu, tebrik edilecek yada ahlakıma laf edilecek bi konu yok. gidip bilgisayar aldın, alırken dediler ki, internete de girer müzik de çalar. sen internete girmek için kullandın bi süre, sonra müzik dinlemek istedin ve baktın çalmıyo, ama sana çalar demişlerdi, gidip arızalı, alın bunu bu desen ahlaksız mı oluyosun?

@vedat chili peppers, teşekkür ederim, güzel açıklamışsınız, ben yarın bir kaç telefon edeyim. başka bir modelle değiştirsinler, olmadı iade için başvururum.

en son 42'de kalmıştım, 50'yi zorlardım.

iddia vardı o yüzden bıraktım 42'de, arkadaş da bırakınca :D

50'yi rahat geçerim. hiç rekor için kasmadım.

41 sonrasına bende kasmadım askerde yetiyordu bu.

20-25 civari maks. Agirim 94 kg. Anca oluyo.

Ya ben hiç şınav çekemiyorum desem yeridir. 10 filan maksimum:( Ama bana mekikle gelin. Mekikte iddialıyım. :p

12.5 falan akdja

Saka saka max 5

Üniversitede nereden aklıma estiyse her gün şınav çekicem demiştim.
Birinci gün 3 tane çekebildim. Kollarım kesildi hemen.
Sonra her gün 1 tane yükselttim sayıyı.
50. günün sonunda tam 50 tane nizami ve hiç kasmadan çekebiliyordum.

Daha ne kadar ilerlerdi bilmiyorum ama insan bedeninin bir duruma alışmak konusunda ne kadar başarılı olduğunu kendi üzerimde yaptığım deneyle görmüş oldum.

Şu an yine en fazla 10 çekerim.

25 falandı. Pörsüdüm. 8 sanırım. Evet. 8. Geçen denedim.

en son antremanlıyken 100 dü şimdi bilmiyorum o kasların üzerinden ne biralar ne tatlılar geçti.

ben hiç çekemiyorum lan! :(

nasıl çekiliyor, taktiği falan mı var?

en son askerde 10-15 civari cektikten sonra yerden zor kalkmistim. simdi denedim 5' i zor gordum.

58. en fazla bu kadar yaptım, bence fena değil. 30'a kadar zorlanmadan geliyorum.

0
bir tane dahi çekebilmem mümkün değil.

şu anda 15 -20 spor yaptığım zamanlarda 35-40 falandı.

şu an 17 çektim geldim :/

İdmansız 10 filan, idmanlı 20 filan.

Kişisel rekorum 25'ti. 20'den sonraki şınavlarda kollarım 9.5'lik deprem gibi sallanıyordu aq. 3 gün kımıldayamamıştım.

1 :(

dogru soyluyorum

kollarımı çok açıp 60 yapıyordum birkaç sene önce

şimdi 3 yapamam.

100 üzerinde.

72, düzenli spor yapıyorum zate

99 kiloyum, en son 120 yaptım. düzenli spor yapıyorum.

25-30. 30'u geçemiyorum.

normal şınav çekemiyorum anca on knees push up dedikleri diz üstündekinden yapabiliyorum onu da 20 filan daha fazla değil.

şınav çok zor bence :D

15 yaşında ağırlık işine girene kadar 80 civarıydı. Kilom da 85 falandı sanırım. O zamandan beri hiç şınav rekoru denemedim. 4 senedir göğüs sakat zaten. Çok zorlarsam 30 falan olur sanırım şimdi.

askerde 70'lerde çekiyorduk ama artık 15 tanede kalırm bence.

not: nizami. hatta nizami yarışı yapıyorduk kolasına, sandviçine falan. hakemler de vardı yani öyle sayıldı D:

emlakçılara sordunuz mu?

arsa baska sehirde, ailem ankara'da ama konusmuslar, bir sey cikmiyor oyle uzaktan anladigim kadariyla.

o ildeki tapu dairesine gidilecek, hâl beyleyken beyle, naapak kankalar? diye sorulacak. bu en kötü ihtimal tabii. burdan bi bilen çıkana kadar top çeviriyom sadece.

tüm hissedarların izni olmadan payınızı satamazsınız. öncelikli alıcı olarak da diğer hissedarlara sorulur zaten.

yapacağınız şey adamı bulamazsanız izale-i şuyu davası açmak. ancak mahkeme avukat masrafları falan da girecek işin içine ona göre hareket edin.

Hissedarın kimliğine ulaşın önce bence. Tapu dairesinden sorgulattığında çıkar. Bulamıyoruz hissedarı kimlik bilgilerini verin diyin. Sonra bununla birlikte belki daha net şeylere ulaşırsınız.

İzale-i şuyu +1

En sevdiğim dava ehehe

helâl vedatçım, çoğiy gidiyon valla! aynen devam!

1)kendi payınızı istediğiniz gibi satabilirsiniz. ama ortaklı malı alacak adam ne yapsın. başına dert. alırsa ölü fiyatına alır. ayrıca diğer ortağın bilmem kaç sene içinde itiraz edip adamın aldığı fiyattan alabilme önceliği var. riskli yani alan için.
2)öncelikle ortağı bulup bir şekilde anlaşma yoluna gidin.
3)bulamazsanız ya da anlaşamazsanız, ortaklığın giderilmesi davası açabilirsiniz. hem uzun sürer hem de devlet baya bir haraç huruç alır.

Karnabahar, havuc, brokoli, bezelye, fasulye, borulce cok lezzetli oluyor.

Haslandiktan sonra biraz balzamik sirke gezdiriyorum ben, uzerine de kekik biberiye ya da feslegen.

Balzamik istemem derseniz zeytinyağı ve sarimsakla da ayni islemi yapabilirsiniz.

balzamik de olur, düz sirke de olur. tabağa servis ettikten sonra, sızma zeytinyağı, sirke, sarmısak, kekik.

balzamik sirke nası bi şey ya, böyle çok lüks bi şey gibi geliyor bana niyeyse çok pahalı mı ? sarımsak evet güzel oluyor da çiğ sarımsak hem koku ama daha da önemlisi tansiyon yüzünden sevmiyorum daha doğrusu yemekten kaçınıyorum.

Kabak da güzel oluyor lakin şu çekirdekli kısmını kesip öyle haşlıyorum ben, o kısım çok yumuşak oluyor çünkü haşlayınca hoşuma gitmiyor. Ha bir de soymadan haşlıyorum.

dünyanın bütün büyük ilaç firmaları bi araya gelseler, sarmısak gibi bir ilaç üretemezler.

yuvarlak dilimlenmiş kabak + kuru naneli yoğurt
brokoli + zeytinyağlı limonlu istersen nar ekşili sos üstüne.
karnabahar + karabiberli yoğurt
karışık sebzelerin üzerine (yukarıda saydıkların + bezelye+ havuç) köz biberli yoğurt sos. kırmızı biberleri delip fırına atıyorsun yağlı kağıdın üzerinde. sonra kabuklarını soyuyorsun. limon, tuz, köz biberler, biber miktarı kadar yoğurt, sarımsak bunları blenderdan geçiriyorsun üzerine döküyorsun.

"çiğ sarımsak yemekten kaçınıyorum" bu neredeyse her yemeğime sarımsak koymuyorum demek değil ki. sadece çiğ olarak tüketmiyorum pek. yoksa biliyom iyi diyolla.

brüksel lahanası

zeytinyağı ve limonu niye beğenmiyorsunuz?

niye mi beğenmiyoruz ? kim beğenmiyor ? ben sadece zeytinyağı ve limonla yiyorum bu sebzeleri zaten.

Oyle cok pahali bir sey değil balzamik, migroslarda vs bulunuyor hep. Cok lezzetli bir sey, denemenizi tavsiye ederim.

Bir de gecenlerde bu sosun icine visne eksisi ekledim ben 1 tatli kasigi, oyle de cok guzel oldu. Hafif eksi bir tattan hoslaniyorsaniz bu tarz bir eksi deneyebilirsiniz.

Sarimsak konusunda compadrito cok hakli ama sevmem diyorsaniz eklemeyin.

buharda brokoli + yoğurt + zeytinyağı.

kabak + patates + yoğurt + kekik + acıbiber. (baharat koymayabilirsin de)

havuç buharda ivranç oluyor bence, çat çut ye gitsin.

Belindeki o problemle uzun süre oturmak sana iyi gelir mi sanıyorsun?

@Lim5, belimden kaynaklı değilmiş ki, belimde bir şey çıkmadı. normal her şey. belimde ağrı yok zaten pek.

@advocat, abi tır şoförü olcam demedim ki :) merak ediyorum sadece. hakkında bilgim/fikrim olsun istiyorum. okulu zaten ne olursa olsun bitireceğim. gerekirse 30 yaşına kadar ufak tefek işler yapar yurtta kalırım ama diplomayı alıcam. o cepte diyelim.

askerliği de benzer şekilde sadece merak ettiğimden, alternatif olarak sormuştum. tercümanlık yapacağımı hiç sanmıyorum. hiçbi planım yok işin açığı. serseri olcam.

adam arkadaki yaşam alanına atmış yengeyi, her şeyleri var. yemeği tırda, yatması tırda, çayı tırda. avrupa senin asya benim dolaşıyor.
başkası koymuş içeri dambılları. mola yerinde inmiş ağırlık kaldırıyor.
beriki koymuş pedala taşı, konya yollarında uyuyor.
her tır ayrı bir dünya. sen nasıl olmasını istersen öyle.

ben de çok istiyodum TIR şoförü olmak ama 5 milyon mil yol yapmış olan TIR şoförü arkadaşım, benim bu işi yapamayacağımı söyledi. beceremezsin sen dedi.

ben senin TIR şoförü olmanı çok isterim ama sadece 6 aylığına...

abi geçen gün gece kütüphaneye arabayla gittim, dönerken bir arkadaşı bıraktım, yollar da boştu sabaha karşı. çok hoşuma gitti öyle zınk zınk vites atmak falan, yemin ederim dedim ki ben taksici olmak için doğmuşum. ama şartlar elvermiyor işte. :/

Alman bi TIR şoförü görmüştük. 70 yaşına yakındı heralde. Sonunda, karı dırdırından kaçmak için bu işi seçmiş olabileceğinde karar kıldık.

vedat, senin taksici olmanı çok isterim ama sadece 6 aylığına...

Tır şöförleri çok geveze oluyor, yanlarına biri gelince saçma sapan konularda 1 saat konuşuyorlar. Yalnızlık ne hallere dönüştürüyor onları...

Vücut yalama olup çıkıyor, dizler filan bozuluyor.

dizler bozuluyor + 1

sürekli hoplama zıplamadan ve uzun süre hareketsizlikten, diz eklemleri babıyı yiyo.

- ömür boyu bekar kalacaksan yapabilirsin, öbür türlü ayda 1 veya belki 2 kere anca görürsün, belki bu kadar şanslı bile olmayabilirsin (yurtdışı çalışacağını varsayarak söylüyorum bunu)

- gecesi gündüzü, yazı kışı ciddi anlamda yok. eksi otuz derece soğukta fabrika bahçelerinde yükleme sırası beklersin.

- dağ başında lastik patlar, onlarca kilo ağırlıktaki lastiği tek başına değiştirmek zorunda kalırsın

- bazı durumlarda aracı kendin yüklemek zorunda kalırsın, pislik içinde geçer günün.

- yurtdışında cumartesi-pazar günleri yürüme yasağı oluyor, kafesteki kuş gibi aracın içinde zaman geçirmeye çalışırsın.

daha onlarca madde yazarım ama bu işi ciddi ciddi düşündüğünü sanmadığım için uzatmak istemiyorum.

çekerin evin oluyor. yemegini orda yapıyorsun sevişeceksen orda sevişiyorsun bir de işin dolayısıyla muhattap oldugun kişiler sana it gibi davranıyor. mesela kendi firmandakiler. bunun yanında sürekli gümrük memurlarıyla muhattap olmak zorunda kalıyorsun mecburen. yurtiçinde neyse gümrükçüler işi hallediyor ama yurtdışında da bu durum söz konusu. batıya gideceksen çok pislik yerlerden çıkıyorsun. kapıkule-bulgar ipsala-yunan. iki ülkenin de düzeni daha bozuk.
sonrasında konaklayacağın tır parkları vs hırsızlarla dolu oluyor. bilmiyorum görmüş müsündür hiç ama göt göte 2 dorseyi dayarlar mesela hırsızlıga karşı. bununla bitmiyor tabi tentelidorselerde yanda sadece bir branda koruyor onu cırt diye kesiveriyorlar ordan soyuyorlar. bir de seni zart diye yurt dışı şoförü yapmayacaklar. uzun bir süre yurt için şoförü olacaksın muhtemelen. şehir içinde dolanıp duracaksın ordan mal topla burdan mal topla. mesela istanbulda oldugunu varsayalım izmire gönderecekler seni 1 hafta duracaksın burda en az bu süre 1 aya da çıkabilir tabi. saçma sapan pis tır parklarında duşunu alıp tuvaletini yapacaksın. yeri gelecek 15-16 metrelik şeyle bi arabanın bile zorlanacağı sokaklara gireceksin.

zor yani boşver :)

çok değerli bilgiler gelmiş! ellerine ve gözlerine sağlık yazanların.
diğer bi güzellik de, bazen direksiyondayken kakanı yapmak zorunda oluyomuşsun. ya ishalsin ya da vakit yok. bi yandan TIR sürerken, bi yandan da kağıt havluya kaka yapıp köşeye koyuyomuşsun. öyle demişti arkadaşım.

kakanı yapman gerekterin durumlar oluyor büyük alıcılar genelde randevulu çalışıyor saati saatine ama öyle bir baskıyı kimse yapamaz şoföre :) bir de ne kadar çok bas dersen o kadar sikinde olmaz şoförlerin :)

@tolga, hocam su an icin tabii ki ciddi dusunmuyorum ama alternatiflerim arasinda. yani tir soforu olacagimdan da sormuyorum, laf olsun diye de sormuyorum. ikisinin ortasi diyeyim.

kıl dönmesi oluyormuşsun gel vazgeç :D

Senin belinde sinir kökü hasarı çıkmamış miydi mr'inda, öyle hatırladım. Zaten uyluga bacağa ayaga gider belden çıkan sinirler. Oralarda sorun yaratır. Neyse geçmiş olsun, iyi bir şey cikmadiysa. Ciddi ciddi pilotlugu, gemi kaptanlığını falan sor sen :)

Bence sen bu sevdadan vazgeç ama, bak anne tarafımda bir sürü şoför var. Otobüs, nakliye, karayolları, makam arabası, minibüs bilmem ne. Hiçbiri sağlıklı değil. Yok ben oraya gitmem daha yeni popomu koltuğa koydum diyemiyorsun, kovuyorlar. Ha çok ülke görüyorlar ama çok yoruluyorlar. Eskiden iki üç ayda ev alacak kadar kazaniyorlarmis su an ne kadar kazanıyorlar bilmiyorum.

@Lim5, o işler benden geçti maalesef :( yani ben de 10 saat direksiyon sallamaktansa pilotluğu tercih ederim. işin karizmasında ya da maaşında değilim. pilotluk da çocukluk hayallerimdendir. ama herkesin hayaliydi sonuçta. hayalini kurmakla olmuyor. bu saatten sonra pilot olamam.

Ben tir almayi bile dusundum. 350bin tl 550bg. Lik otomatik vites makine. :)

Ama aile baskisi cok kotu bir sey azizim :)

tırcılar eskiden yurt dışı dönüşlerinde yakıt depolarını ( yedek depo da oluyomuş heralde ) ucuza fulleyip türkiye'de pahalıya satıyorlarmış. o şekilde paranın anuna koyuyolarmış. biri anlatmıştı bana da. şu an yapılamıyomuş ama heralde. sen yine bi araştır.

size günde iki doz eurotruck simulator 2 oyununu öneriyorum.

yapamazsın. belge alman gerekiyor. tabi hepsinden once tır kullanmayı ogrenmen gerekiyor ki baya zordur. sonra ehliyetini alacaksin.
sonra ya birine şöför olacaksın, ki 5 para kazanamazsın.
ya da kendine tır alacaksın (iyi para verirsin)
ondan sonra belge alman ya da bi ambar/şirket ile sözleşme yapman gerekiyor.

bu y.içi için. yurtdışı için hele hiç fikrim yok.

cok oturmuyorsun. neden dersen işi dogru yaparsan standartları var. ya 4 ya da 6 saatten fazla kullanamıyorsun zaten. ara verdiriyor sana. takometre diye bi şey var.

tır soforlugu sanat degil. fuck this shit falan zor, o camialara hiç girmediysen, o tarz adamlarla bi otur konuşta, nasıl dayanabilirsin anlarsın o zaman.

karsı cinsle ilişkin olur yollarda baya hatun oluyor :)
daha güzel bi iş öneririm :)

2,5 yıl tırlara römork üreten bir şirkette çalışmış biri olarak şöyle söyleyeyim, yeminle en büyük zorluğu çevre. yav arkadaş, belki iki yüzden fazla şoförle tanıştım, aklı başında adam sayısı beş değildir. kesin değildir yani. birbirini yere yatırıp kafasına osuran adamlar var ya.

bu arada taşıdığın yüke göre src belgesi falan da almak gerekiyor, evet.

o kabinin içinde bulunmak ise, en fazla yarım saat zevkli. okurken çalıştığım için, üniversiteye tırla bırakıyorlardı bi dönem beni asha. bomboş yol da olsa, en sağdan tin tin gideceksin. bir yerden sonra illallah dedirtiyor. yolu yukardan görmeye alışınca bir esprisi kalmıyor.

gerisi tolga asp'nin dediği gibi. harfi harfine katılıyorum.

Hayatinda hemen hemen Tir ve hayat kadini disinda pek birsey yok, oyle bisey.
Fena degil aslinda, koca tir, 17 metrede dorsesi var, hayatinda eksiklik hissetmezsin. Bi de hayat kadinlari, tamam iste bunlar yeterli oyle degil mi?

Oyuncak davul al. Vurunca muzik calan ve isik yanan davullar var.muzikli ben birine almistim.cocik sadece onla oynuyor

erkekse 8-10 tane küçüklerinden oyuncak araba al. döker önüne vın vın vın .

dandik setlerden alma yani. tek tek araba daha mantıklı.

kesinlikle ykyt +1

Baba-oğul pijama takimlari oluyor. İkisi de aynı pijamaları giyince pek bir mutlu oluyorlar.

ses çıkaran bir şey alma da ne alırsan al :)

Lütfen ses çıkaran bişey alma +1
Benim kızda iki yaşında hiçbişeyle oynamıyor. Babası hangi takımlıysa o takıma ait panduf alabilirsin ev ayakkabısı yani bi tek bu aklıma geldi.

m e l t e m var benim yekten aklıma gelen.

spor ve sporcu beslenmesi konusunda arnold schwarzanegger var benim aklıma ilk gelen o oldu.

duyurunun parlayan genç yıldızı: ben "vosvos3131"

@c1b2k3 mantıklı
@pescador eğlenceli
@m e l t e m bilginmiş gibi
@rock n roll pollynna
Pek dikkat etmem böyle şeylere ama gözüme çarpanlar.

compadrito, meltem, mea maxima culpa, aycovski, basond, uzunuzunilgi, pandispanya
aklıma gelirse yazarım var aslında başka insanlar da.
cosmicstring, hayat aklını konuşacak filozof üret (nicki yanlış yazmış olabilirim belki)
bu arada pavlis teşekkürler :)

spor ve beslenme konusunda arnold "fare zehiri iyidir" dese ciddi ciddi düşünürüm denemeyi ben de.

spor konusunda arnold var elbet ama angelus'un da hakkını verelim.

la noix, lim5, fayfim,siradisi00 de duyurunun doktorları bugüne kadar pek çok yardımları dokundu <3

compadrito - master of akils, her şeyi bilen
angelus - sağlıklı yaşam akili
arnold - vücut geliştirme akili
m e l t e m - kedi ve iyilik akili
aychovsky - akademik akil
basond - uçak akili
pescador - futbol akili
douchebag - borsa akili
fengari - hukuk akili

benim bildiklerim bunlar.

Pandispanya var benim aklıma gelen de

gönül işlerinde fransızkalanadam sosyal ilişkilerde wraith

spor için arnold,
gönül işi için pandispanya,
siyaset tarih söz konusu olunca zetehead ile advos... (isimlerdeki hatalarımı hoş görün)
genel her şey için compadrito.
sınıflayamadım ama aychovski de var.
aklıma geleni eklerim.

biriniz de benim adımı verin ya vicdansızlar :((

bi ara elxa vardı sanırım, gitti sonra.

douchebag, mea maxima culpa, alice practice, kül, buzbebek(ti sanırım) cevaplarını ciddiye alırım. biraz daha diline hakim olsa divit de bilgili birine benziyor.

edit: neferkitty bi de evet.

sahi yaa compadritonun daha evvelden hakkında 500 kelime kompozisyon yazmadığı mesele var mı yav? adam galaksinin ilk zamanlarında beri yaşıyor ve yazıyor gibi.